Ateş başında vakit geçirmek için çok yükseğe , dağlara çıkardık seninle. Bol yeşilli , toprak kokulu , oksijen dolu güzel dağlara. Balık tutabilmek için suya yakın olsun isterdik.. Saatlerce sıkılmadan bıkmadan balık tutardık. Sonra bulutlara da yakın olmak isterdik. Kimse olmasın yalnızca sen ve ben.
Ateşi çakmakla, kibritle değil orijinal yöntemlerle yakmak isterdik. Ve başarırdık.
Kimseler ses etmesin. Kimseler rahatsızlık vermesin diye uzaklara giderdik. Ateşin başında biber közlerdik...Patlıcan.. Sonra hava kararmaya başlardı...Kararırdı. İncecik giyinmişsin diye kızardın sen bana. Üşütmemden korkardın. Ateşin başında kalbimiz ısınırdı.
Çıtır çıtır çıtırdardı ateş... Çıtırtılar ateşte yükselip havada kaybolan tanecikler haline gelirdi.
Türküler söylerdik seninle. Bana fıkralar anlatırdın. Gülümserdin. Bana baktıkça gözlerin parlardı.
Bakışların yanan ateşten daha çok ısıtırdı içimi. Saatlerce konuşurduk... Hiç es vermeden. Bir an susmadan.
Sonra bir bakardık sabah olmus. Çok çok derinden aşağılardan gelen ezan sesleri sabahın habercisi olurdu.
Kahvaltı için yine doğa'ya başvurmak isterdik. Ormanda ilerlerdik.
Ormanın derinlerine gittikçe heyecanımız artardı. Sen beni kovalardın. Ben koşarken düşerdim.. Yanıma uzanırdın... Çimenlerle kaplı yeşillik içinde sabahın güzelliği olan kuşları dinlerdik.
''Buraya hep gelelim'' derdin bana. Ben başımı sana çevirip ''kesinlikle gelmeliyiz'' derdim.
Orda çimenlere uzanıp hayatın etrafımızda dönmesine izin verirken, sonsuza dek böyle kalmayı isterdik. Bambaşka rüyalar görürdük o çimenlerin üstünde...
Rumy x
Yorumlar