En son ne zaman atlı karıncaya bindiniz? Ya da en son ne zaman bir atlı karınca gördünüz? Muhtemelen şöyle bir durup düşündünüz ve hatırlayamadınız değil mi? Luna parklarda ya da modern alışveriş merkezlerinin eğlence salonlarında duran ve keşfedilmeyi bekleyen bu dünya tatlısı şeyleri size bir hatırlatmak istedim. Atlara aşık olduğumu en güzel örneklerinden biri olan Akhal Teke ile burada da anlatmıştım ancak böyle güzel bir örneği keşke daha önce vermiş olsaydım diyorum. Çünkü atlı karıncalar bence hem başarıyla tasarlanmış düzenekler, hem de güzeller güzeli bir görsel şölen sunan müthiş sanat eserleri. Mesela yukarıdaki atlı karıncaları ele alalım, sahiden de hepsi çok hoş! Işıl ışıl olmaları yanı sıra, atların her biri üzerindeki özgün figürler, capcanlı renkler-desenler insanın gözünü kamaştırıyor. Sanki ufak bir alana hakim kişisel birer mutluluk karnavalı gibiler. Bana kalırsa bu renk cümbüşü saçan atlı karıncalar fovist bir tablo kadar canlı ve güzeller. Evet belki de yalnızca tüm çocukların güle oynaya koştuğu, yetişkinlerinse pek ilgilenmediği sıradan bir eğlence ürünüdür kim bilir?.. Elbette mesele algıdaki seçme özgürlüğüyle ilintili. Ben bu özgürlüğü onların büyüleyici hayaller olduğundan yana kullanıyorum ve daima çocuk kalmışlara selam ediyorum! Şimdi bir eğlence merkezinde olsaydık onlara binmeyi düşünmezdik bile.. Kaldı ki bu yoğun, ciddi ve sorumluluk sahibi hayatlarımız içinde lunaparklar bize yıldızlar kadar uzak. Fakat çocuklukta kalan şen kahkahalar daima hatırlanmalı ve bazı bazı çocukluğa ufak sıçramalar yapılmalı.. İşte bu yüzden bu yazımı atlı karıncalara bakan ve malesef günlük keşmekeş yüzünden onları göremeyen sevgili yetişkinlere ithaf ediyorum.
Capcanlı, çok renkli ve eğlenceli, mutlu, sağlıklı günler sizinle olsun.
xoxo
Rumeysa-