6 Şubat 2023, sabah korkunç bir haberle uyandım ve hala toparlanmaya çalışıyorum, herkes gibi. Yine aynı şey oldu, sınırları içinde birsürü fay hattı bulunan bir deprem ülkesinde, ülkemizde deprem oldu, bir kış günü, apansız. Cumhuriyet tarihinin en büyük depremi. Buz gibi soğukta göçük altında nice çocuk, kadın, adam, yaşlı, genç ve evcil hayvan var. buz gibi soğukta titreyenler ve enkaz altındaki deprem kurbanlarına ulaşmaya çalışan gönüllüler. buz gibi soğukta pijamalarıyla enkaz altından çıkmak için bir ışık bekleyen nice can var. Enkaz altında sesini duyuramadan soğuktan donan birilerinin olduğunu düşünmek canımı öyle yakıyor ki!
Bu ülkenin vatandaşları olarak kendi kendimize yardım etmeye çalışıyor gibiydik, elimizden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışıyoruz ama bıktık artık. İnsanlar ölüyor. Birilerinin dostları, arkadaşları, kardeşleri, eşleri, çocukları, anne ve babaları ölüyor! Birileri canlarından oluyor. Söyleyecek o kadar çok şey var ki! Söyleyecek yüzlerce söz var ama bunları duyacak kulaklarlar nerde?
Bilmiyorum. Evet deprem bir afet ancak korkunç depremler Japonya'da da oluyor ama böylesine hazin bir sonu oralarda hiç görmedik. Çünkü akılla, bilimle, liyakatle yürütülen şehircilik afetle savaşır.
Gönül ister ki hiçbir yerde deprem olmasın ama oluyor işte. Deprem ülkesi burası, hiç mi ders alınmaz? Her depremde "Birileri" çıkıp vatandaşın yanındayız şöyle yardım ediyoruz böyle yardım ediyoruz diye ahkam keserler, sonra uzmanlar çıkar her seferinde alınması gereken önlemleri tekrar tekrar açıklarlar... Depremin ilk şoku atlatıldıktan sonra her seferinde olası Büyük İstanbul Depremi konuşulur, gerçekleşmeden alınması gereken önlemler söylenir... Sonra başka krizler, vatandaşın boğazını sıkan başka olaylar gelişir... Hep aynı kısır döngü, hep aynı karadelik. Tüm bunlar olurken vatandaş, boğucu parmakları gırtlağında hisseden bir ekonomiye mukavemet göstermek adına didinip durur, zorla borçla harçla bir ev alır, başını sokacak bir evi olsun diye... Sonra bir deprem gelir, o evle birlikte hayaller de yıkılır gider. Göçük altındayken bile borcu ödenmemiş evi için acı çeker o vatandaş, göçük altındayken bile belki de canından başka bir sürü şey vardır aklında. Ve o göçük altındayken, başkaları da kahrolur o göçük altında diye, kimsin bilmiyorum ama seni oradan çıkarabilmek için ne gerekiyorsa yaparım diye düşünür, keşke bir şey yapabilsem diye düşünür.
O evleri yapan müteahhitler, mühendisler, imar izni verenler, parsel parsel alınan paralar ve malzemeden çalanlar. Vatandaş bunları düşünür. Artık birilerinin hatalarının bedelini ödediğini görmek ister vatandaş. Sıcak koltuklarında oturan birilerinin bir şeyleri denetlemesini ister vatandaş, sonra düşünür... Peki ama o koltukları kim denetleyecek?
Hangisi daha ölümcül? Deprem Mi? Tedbirsizlik Mi? Bıktık artık.
Başımız Sağolsun...
R.
Yorumlar